Yaklaşık son 40 yıla damgasını vuran, farklı ve çok daha önemli bir başka dönüm noktası vardır: Teknoloji. İnsanların çeliği bile görmediği bir çağda onlara karşı kılıç kullanmak da, elektriğin olmadığı bir dönemde devasa piramitleri inşa etmek de, arabaların yeni yeni yaygınlaştığı bir zamanda uçan arabalarla ilgili çizgi film yapmak da birer teknolojidir. Diğer taraftan insanları anlayan makinaların geliştirilmesi de, turizm amaçlı uzay seyahatleri planlamak da, vücuda neredeyse hiçbir zarar vermeden ameliyat yapmak da birer teknolojidir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak konumuza dönerek teknolojinin gelir eşitsizliği üzerinde nasıl etkileri olduğunu tarihsel açıdan incelememiz gerekmektedir. Özellikle 1980 sonrası yaşanan gelişmeler, içinde bulunduğumuz çağı bir bilgi ya da teknoloji çağı haline getirmiştir. Hızla artan teknolojik yenilikler, bir yandan yeni iş kolları ortaya çıkararak istihdamı artırırken diğer yandan da işlerin makinalar vasıtası ile yapılmasını sağlayarak işsizliğe sebep olmuştur. Yani sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan orta sınıf şimdilerde ortadan kaybolmaktadır. Teknoloji ile birlikte ortaya çıkan yeni iş kolları ise çoğunlukla üstün nitelikli emek istihdam etmektedir. Bu nedenle işsizlik de gelir eşitsizliği gibi dünyanın tamamına has bir sorundur. Bu işlerin üretim süreçlerinde söz sahibi ileri teknoloji cihazlar ile nitelikli işgücünün geliri ise muazzamdır. Özellikle teknolojiyi üretimde kullanan sermaye sahipleri, bu teknolojiyi kullanmasalardı çalıştıracakları işçilerin elde edecekleri gelirlerin tamamını ellerine geçirmektedir. İşte teknolojinin zengini daha fazla zenginleştirmesinin bir yolu budur.