Bizim teknoloji çağı dediğimiz şeye bilgi çağı ya da yeni ekonomi diyenler de vardır. Bilgi çağı ifadesi oldukça anlamlıdır çünkü ilk defa bu dönemde bilgi, ciddi derecede bir güç haline gelmiştir. İşgücü piyasasının en güçlü aktörleri yüksek yeteneklerle kendilerini donatmış, kalifiye bireylerdir. Bilgi düzeyi arttıkça kazanılan ücret de artmaktadır. Uzmanlar buna beşeri sermaye adını vermektedir. Bu kişilerin yetişebilmesi yüksek eğitim olanaklarının varlığına bağlıdır. Teknolojinin gelişme hızı eğitim olanaklarının gelişim hızından daha büyük olduğu için bu işlerde çalışanların kıtlığından bahsedilebilir. Bu nedenle gelirleri oldukça tatmin edicidir. Birçok ülke kendi iç politikalarını iyileştirerek nüfusun genel eğitim düzeyini artırmaya çalışmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselmesi elbette şiddetle ihtiyaç duyulan bir şeydir ancak işgücü piyasası açısından durum farklıdır. Basit bir varsayım yapacak olursak, kalifiye bireylerin işgücü piyasasında artışı bunlara olan talepten daha fazla artarsa ücretleri düşecektir. Trajik olan durum şiddetle ihtiyaç duyulan eğitim düzeyi artışının yüksek ücretli kalifiye işgücünün ücretlerini de düşürecek olmasıdır. Böyle bir durumda geride zenginleşme potansiyeli taşıyan tek bir grup kalacaktır: Sermayelerini yatırıma yönlendiren kişiler. Gün geçtikçe üretimde insana olan ihtiyacın azalması yaygın bilinen bir gerçektir ancak hiçbir insana gerek kalmaksızın üretim de planlanabilmiş değildir. Nasıl ki günümüzde dört yıllık üniversite mezunu kişilerin bile iş bulamamasından yakınıyorsak, ileride son derece kalifiye bireylerin de işsiz kalacak olması bizi şaşırtmamalıdır. Bu şartlar altında ileride iş bulabilen bir avuç üstün nitelikli şanslı bireylerin gelirleri elbette kendilerini fazlasıyla tatmin edecek düzeyde olacaktır. Geri kalanlar için ise bir şeyler yapılmak zorundadır.

Yukarıda dile getirdiğimiz ve tahmin ettiğimiz yargılara bir delil oluşturması açısından bilim adamlarının işgücü piyasası üzerine yaptığı araştırmalara değinmekte yarar vardır. Bilim adamları işgücü piyasasında ikili bir kutuplaşmanın gerçekleşmekte olduğunu ifade etmektedir. Bu süreç içerisinde sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan orta sınıf öncelikle üç farklı kutba ayrılmıştır: Yüksek niteliklerle donanmış kalifiye çalışanlar, orta düzey işgörenler ve düşük nitelikli işçiler. Bunlardan yüksek nitelikli olanların gelirleri ve yaşam standartları her zaman yüksektir ve yükselmeye de devam etmektedir. Orta düzey işler ise makinalaşma ve dijitalleşmenin bunların yerini almasından dolayı, bu işlerde çalışan işçiler ile birlikte ortadan kaybolmuştur. Düşük nitelikli işgörenler ise her dönem var olan ve insan eliyle yapılma zorunluluğu bulunan düşük işleri yapmakla görevli çalışanlardır. Sonuçta işgücü piyasasında yüksek gelire sahip nitelikliler ve düşük gelire sahip niteliksizler şeklinde ikili bir yapı kalıvermiştir.

Gelir eşitsizliği açısından baktığımızda teknoloji çağını diğer çağlardan ayıran üç ana etkenden bahsedebiliriz. Teknoloji üretenlerin, doğru alana yatırım yapanların ve beşeri sermaye sahiplerinin geliri, diğer bireylerle karşılaştırıldığında astronomik bir artış göstermektedir.

Nasıl ki sanayi devrimi tek boyutlu bir gelişme değilse, etkileri çok yönlü olarak birçok endüstrinin gelişmesine neden olmuş ve birçok alanda insan hayatını etkilemişse, içinde yaşadığımız teknoloji çağı da benzer gelişim ve değişimlere hatta daha fazlasına neden olmaktadır ve olacaktır. Karşılaştırdığımız iki çağ arasında şöyle bir farklılık bulunmaktadır: Endüstri devrimi gerçekleşmiş ve süreç tamamlanmıştır. Şimdi geçmişe dönüp baktığımız zaman buna ait her şeyi açık ve net bir şekilde görebilmekteyiz. Keşke dedelerimiz bu süreç içerisinde doğru yatırımları yapmış olsalardı ve bize iyi bir servet bıraksalardı. Zamanı geri döndürüp bugün, o yılların fırsatlarını değerlendiremeyiz. Ancak bugün daha büyük fırsatlar sunan teknoloji çağının tam içindeyiz. Sanayi devrimi fırsatını kaçırmış olabiliriz ancak teknoloji fırsatını kaçırmamalıyız. Çünkü eğer bunu da kaçıracak olursak eşitsizliğin boyutu artık asla geri dönüşü mümkün olmayan bir noktaya gelecektir.